10 Haziran 2016 Cuma

EURO tarihi ve favorisi



Avrupa Şampiyonası tarihinde ilk defa 24 takımla düzenlenecek. Peki geçmişte kimler şampiyon oldu birlikte bakalım ve EURO 2016'da kim şampiyon olur diye tahminde bulunalım.

Nasılsa atış serbest.

1960 yılında yarı finale kadar oynanan maçlar ev sahibi takımın sahasında oynanırken yarı final ve sonrasında ise 4 takımlı "mini" bir turnuva olarak düzenlenen Avrupa Uluslar Kupası'nda sadece 4 maçta 17 gol atılmıştı, sonunda kazanan Sovyetler oldu.

1968 yılındaki turnuva Euro '68 adıyla düzenlendi. Yazı-tura ile finale çıkan Azzuriler, final maçı berabere bitince iki gün sonraki rövanşta ilk ve tek şampiyonluğunu kazandı. (İlk maçta tribünleri dolduran 68.817 kişiye teker teker ayıp edilmiş, düşünsene final maçına gidiyorsun kupayı kimin kazandığı belli değil, halbuki "Altın Gol" uygulaması ne güzeldi)


1980 yılına gelindiğinde 8 takımla düzenlenmeye başlayan turnuva günümüze dek format değişikliğine uğrayarak geldi. (Hilmi Ok EURO tarihinde ilk defa maç yöneten Türk hakem olarak tarihe geçti) 1972'den sonra şampiyon bir kez daha Almanlar oluyordu.


1984 yılını anlatmaya nereden başlarsanız başlayın sonuç tek bir isme çıkıyor. Platini! Fransa'nın oynadığı 5 maçta da gol atarken toplamda 9 gol ile turnuvayı gol kralı olarak tamamlıyordu.
Kupa mı? Kupa Fransızların canım adam 9 gol atmış, EURO '84 boyunca 9 gol atmayan takımlar var.


Kupa Platini'nin ellerinde yükseliyordu.

Al bütün ödülleri al. Gol kralı yetmedi bir de "En iyi oyuncu" ödülünü de al.

1992 yılı gerçekten ilginç bir yıl oldu. Sovyetler ve Yugoslavya turnuvaya katılmaya hak kazanan takımlar arasındaydı ancak iç karışıklıklar iki ülkeyi de dağıttı ancak Sovyetler son kez turnuvaya katıldı. Yugoslavya ise o kadar şanslı değildi. O şans Danimarka'dan yanaydı ve adeta "Plajdan gelip, şampiyon oldular."


EURO '96 ile futbol doğduğu yere evine geri dönüyordu. Bu dönüş yolculuğuna bilet alan 16 takım arasında ilk defa Milli Takımımız da vardı. Turnuvada İsviçre adına gol atan Kubilay Türkyılmaz dışında ağları sallayabilen hiçbir Türk oyuncu olmayınca gol atamadan Yeşilköy'e dönüyorduk. Olsun önemli olan katılmaktı. Kupa ise 3. defa Almanya'ya gidiyordu.

Oliver Bierhoff kafayla maçı uzatıp, Altın Gol ile kupayı Almanlara hediye etti.

EURO 2000'de ise A Milliler gruplarda 2. olup, çeyrek finale çıkmayı başardı. Çeyrek finalde Portekiz'e yenilmiştik ama olsundu. Bu mutluluk bize yetmişti.

David Trezeguet uzatmadaki "Altın" volesiyle kupayı alıp, Fransa'ya getiriyordu.

Abi Altın Gol çok güzeldi ya, kim aldıysa geri getirsin.

2004 yılında turnuva açısından beklenmedik bir son yaşanıyordu. 4. torbadan turnuvaya katılan Yunanlar final turlarında 1-0'lık skorlarla tarihlerinde ilk defa mutlu sona ulaşıyorlardı.

Yunanlar turnuva boyunca kafayı kullanmıştı.

EURO 2008 bizler için hala anılarımızda en güzel yerde duruyor, hatırlarsanız bir araba dolusu sakat vermemize rağmen, geri dönüşlerin takımı olarak turnuva tarihindeki en iyi derecemizi yaptık.

Sonra niye sakatlanıyorum.

Şimdi bıraktığımız yerden yeniden başlama fırsatı elimize geçti, ancak neler yapabileceğimizi kestirmekte zorlanıyorum. Bu tarz turnuvalarda (liglere göre) planlama yapmak daha zor ve anlamsız. Her maçtan sonra değişen planlarla kervan yolda düzülüyor ve şanslıyız ki biz bu pratiklikte iyiyiz. Açıkçası Arsene Wenger'in Türkiye'yi sürpriz adayı olarak göstermesi boşa değil, katıldık mı final turlarına kalıyoruz.


Avrupa Futbol Şampiyonası tarihinde (Henri Delaunay Cup) 4-8 takımlı dönemde kazanılan şampiyonluklar tarihe önemli birer not olarak düşerken sizin favori sayılmanıza olanak sağlıyor olabilir ancak turnuva bugün hiç olmadığı kadar zorlu bir hal aldı.

Gerçi Çekler bizim gruptan bile çıkamaz ama Almanlar gümbür gümbür!

Şimdi bir takımın final yolu daha uzun, dikenli ve taşlı olacak.


Ancak bir kaç takım gruplarda diğerlerine göre daha şanslı olarak gözüküyor. Bu da doğal olarak daha kolay rakiplerle eşleşmelerine ihtimal sağlayabilir. Final etaplarına daha az yorgun ve sakat ile gitmek, az gol yiyip, çok gol atarak rakiplere korku salmak rüzgarı arkasına almasına yardım edebilir.


Konuyu biraz dağıttık ama müsaade ederseniz.

Beyler bi saniye işi bağlıyorum.

Gelelim favorimize,
Tabii ki Almanya. E nasıl olmasın siz söyleyin. Bu tarz turnuvalarda çok geniş kadrolar bazen avantaj, bazen dezavantaj oluyor. Atan ve tutanın iyiyse, savunma ikilin uyumluysa, orta sahada yaratıcı oyuncuların varsa, şampiyonluk çok uzak olmayacaktır.


Almanya'nın muhtemel 11'i : Neuer - Kimmich - Hummels (Höwedes) - Boateng - Hector - Kroos - Khedira - Muller - Mesut - Götze (Draxler) - Gomez

Beyler bakın bu iki oldu, kıracağım kalbinizi.

Bu sezon Premier Lig'de sezonu 19 asistle tamamlayan Mesut Özil'in bu takımın kilit oyuncusu olmasını beklemek yanlış olmaz. Birlikte oynayacağı oyunculara çok sayıda gol attıracağını ve turnuvanın asist kralı olacağını tahmin ediyorum. Gol kralı Fransa'dan çıkabilir.

Löw 2004'te yardımcı olarak girdiği milli takımda 2006'dan beri takımın başında ve Fransa'ya Dünya Şampiyonu olarak geliyor. Takdir edersiniz ki ne yapacağını iyi biliyor.


Turnuvanın 24 takımlı olması nostaljik bir hava da yaratmadı değil. Grubu 3. sırada bitirmenin yetebileceği bir durum var. Ancak kim kimle eşleşecek, ne zaman 3. olursak çıkarız gibi işler hayli karışık olacak. 2. maçlardan sonra kağıt kalem elde, görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder